6 Mayıs 2012 Pazar

2.Hafta





                                       
    
Rain, Steam and Speed 
1844; Oil on canvas, 90.8 x 121.9 cm; National Gallery, London 







Snowstorm 
1842; Oil on canvas, 91.5 x 122 cm



Görseller : http://www.ibiblio.org/wm/paint/auth/turner/


Tren dumanları, denizin sisi içinde tekneler, ışığın dağıttığı görünümler, nesnelerin ışığa doğru dağılma sürecini resmetmiştir. Karl Marx'ın "Katı olan her şey buharlaşıyor." sözüyle ilişkili olarak William Turner'ın resimlerinde de nesneler nesnelliklerini yitirerek ışığa karışma eğilimindedir.

1. Hafta



Perspektif çizimleri, insan gözünün gerçekten gördüğü şeyleri aktarmadığı için Pablo Picasso bir objenin farklı bakış açılarından alınmış görüntüleri adeta bir kolaj tekniğiyle bir araya getirir ve sunar. Perspektif bir noktadan bakılarak çizilir yani ressam statiktir; fakat Picasso kübik resimlerinde nesnenin etrafında dolaşarak ya da nesneyi eline alıp inceleyerek farklı açılardan gördüğü görüntüleri resmetmiştir.  

10 Nisan 2012 Salı

Rönesans Resmi, Barok Dönem Resmi ve Alfred Steigliz

 


Rönesans dönemiyle beraber kompozisyon üçgen içerisinde ve tamamlanmış hissi uyandıracak şekilde sunuluyordu. Barok dönemle birlikte figür- zemin ilişkisi, kompozisyonun kanvasta ele alış biçimi köklü değişikliklere uğramıştır. Artık kompozisyon oval; yani çift merkezli bir yapının içerisinde sunulup figürün zemin üzerinde kaybolduğu yeni ilişkiler aranmıştır. Rönesans ve Barok dönem resimlerinde kompozisyon kanvasın içinde tamamlanmış bir şekilde yer almaktadır.
Piet Mondrian, tablolarında kanvas içerisinde tamamlanmış bir kompozisyondan ziyade modüllerin ve ilişkilerin devam ettiği bir durum ortaya koyar. Yeni bakış açıları getiren bu anlayışın izlerini modern mimaride ve diğer sanat dallarında gözlemlemek mümkündür.


9 Nisan 2012 Pazartesi

Sigmund Freud ve Adolf Loos

                                          http://my.ilstu.edu/blogs/bhakman/2010/04/06/freuds-room/
                                          http://www.galinsky.com/buildings/villamueller/mueller3.jpg

Sigmund Freud, ortaya koyduğu psikanaliz ve bilinçaltı kavramlarıyla alanı dışındaki bir çok disiplini de etkilemiştir. İlkel benlik (id-bilinçaltı) olarak tanımladığı, insanın bir çok davranışının altında yatan gerçek sebeplerin bilinçaltından kaynaklandığını öne sürer. Freud'a göre toplum ve ahlaki değerler tarafından bastırılmış olan duygu ve düşünceler uygun bir ortam bulduklarında ortaya çıkarlar ve bu saklı bilinçaltı dünyasının beslenmesi için de bezemenin gerekli olduğuna inanır. Odasının tasarımında da kullanılan bir çok bezemeyi imajda görmek mümkündür.
Diğer bir taraftan çağdaşı olan Adolf Loos ise bezemenin ilkel topluluklara ait olduğunu ve dövme gibi bezeme yaptıranların potansiyel birer suçlu olduklarını savunur. İlkel topluluklardaki bezemenin bir amacı olduğunu; fakat modern dünyada bezemenin yeri olmadığını; hatta bir suç olduğunu düşünür. Müller House(1924)'da çok sade bir cephe tasarımıyla beraber, Adolf Loos'un eleştrilerde bulunduğu şehir hayatına sırtını dönen cephe anlayışı dikkat çeker. Modernizm'in iki öncüsünün bezeme konusunu ele alış şekilleri açısından temel  farklılıklar bu şekildedir.

12 Mart 2012 Pazartesi

Rönesans Dönemi ve Delacroix (1798-1863)



http://www.1st-art-gallery.com 
Rönesans dönemi tablolarında kompozisyon üçgen içinde yer alır. Kompozisyonun üçgen içerisinde yer alma durumu tabloya statik bir denge getirir. Rönesans ile beraber perspektifin ve resim tekniklerinin sistematik hale getirilmesi sağlanmıştır.  
Rönesans'tan yaklaşık 400 yıl sonra Delacroix Fransız Devrimi'nin romantik ressamı olarak ortaya çıkmıştır. İnsana kişiliğini iade etmeye çalışır.Kurduğu figür- zemin ilişkisinde resme bakan kişide figürün zemin üzerinde kaybolduğu hissi uyandırır. Hareket, eserlerinde yaratmak istediği bir etkidir. The Lion Hunt eserinde (ortadaki) kompozisyon elips içerisinde yer alır ve elips çift merkezli olması itibariyle statik değil dinamik, oluşmakta olan bir yapıyı simgeler.

William Turner ve William Blake

William Turner, Karl Marx'ın "Katı olan her şey buharlaşıyor" sözündeki buharlaşmayı literalize ediyor. Nesnenin ışığa doğru dağılma sürecini, nesnelerin nesnelliklerini yitirerek tualde ve gerçek hayatta dağılışını resmeder. Buhar kelimesiyle kastedilen anlamın içerisinde buhar makinasının neden olduğu sanayi devriminin yarattığı olumsuz sosyolojik koşullar altında insanların değer yargılarının ve benliklerinin yiterek kaybolması vardır. William Turner, eserlerine bakanı çok fazla düşündürmez.
William Blake ise hayatı boyunca devrim fikirlerinin ateşli bir savunucusu olmuştur. Bu anlayışını resimlerine de şiirlerine de yansıtır. Tablolarında William Turner'ın aksine resmine baktırmakla yetinmez bakanı düşünmek konusunda tahrik ederek farklı bakış açıları yaratmaya çalışır. Tanrısal ve mitolojik ögeleri klasik anlayıştan farklı olarak kullanır.

Rönesans'ın resimlerinde kadın olgusunun Gustav Klimt'in resimleri ile karşılaştırılması


15.yy'ın ikinci yarısındaki Rönesans hareketinin bir başka deyişle Quattrocento döneminin önemli ressamlarından olan Boticelli yukarıdaki Birth of Venus eserinde bir tanrıçanın doğuşunu resmetmiştir. O dönem ele alındığında, hatta daha sonraki dönemlerde de kadın olgusu resimlerde yalnızca çıplak olarak resmedilen Tanrıçalar ve portrelerini resmettiren soylu kadınlardan ibaretti. Tanrıçalar bu resimlerde hiç bir şekilde resme bakan kişi ile bir göz teması kurmamaktadır. Edouart Manet'in Kırda Öğle Yemeği adlı eserindeki kadının resme bakan kişi ile göz teması kurarak sanki kırda oturan kadının resme bakan kişi ile iletişim kurmak istemesi sanat çevresinde büyük tepki uyandırmıştır. Paris Salonunda sergilenmesine izin verilmeyen bu eser ilk olarak Salon de Refuse de sergilenmiştir.